
Gülpınar' dan
doğuya doğru ilerleyen ve hepsi 26 km. olan yol Assos/Behramkale'ye çıkıyor.
Assos İskelesi eski antrepolardan restore edilmiş butik otelleri, balık
lokantaları ile aslında "bir avuç" denilebilecek kadar bir yer. Ama bu
bölgenin turizminde yıllardır lider konumunda. Bu liman aslında çok eski
tarihlerde de vardı ve yine böyle küçük bir limandı. 1950'lere kadar da
sanayi hammaddesi olarak meşe palamudu ihraç edilirdi.Son yıllardaki araştırmalar buradan demir de ihraç edildiğini gösteriyor.
Assos antik kenti

Kent bir
volkan konisi üzerine yerleşmiş. Güneye, denize doğru teraslarla iniyordu.
Bugünkü köy ise kuzeyde. Türkler böl-geye geldiklerinden itibaren güneye
doğru yerleşim kur-mamışlar. Bunun korsanlardan korun-mak için olduğu anlaşılıyor. Oysa Antik dönemde kent denize bakıyor ve Ege'nin ünlü
İmbat rüzgarını alıyordu.
Antik kentin etrafı dört km.'lik surla çevrili. Surların bir kısmı yok olmuş.
İ.Ö. 6. yy' dan beri surlarla çevrili olduğu biliniyor. En son dönem surları
4. yy' a ait. Bunlar onarılarak Roma döneminde de kullanılmış. Günümüzde de
önemli ölçüde ayakta, iyi durumda.Kentin yapıldığı zor işlenen ama çok dayanıklı taşa antik yazarlar "insan
yiyen taş" diyorlardı. Zor işlense de dayanıklı olan bu taş Assos'un ihraç
malları arasındaydı. Taştan yapılan lahitler satılıyordu. Araştırmalar
lahitlerin değerinin kullanılan şap'tan geldiğini ortaya koyuyor. Şap
ticareti o denemde önemli ve kazançlıydı.
Batı Nekropolü (mezarlık)
İlk kazı 1981 yılında başladı ve ilk kazı alanı nekropoldü. Mezarlık İ.Ö. 7.
yy' dan 2. yy' a kadar; 9 yy. mezarlık olarak kullanılmış.

En eski
gömüler yakılan cesedin külleri çömleklere konulup ve ağzı kapatılarak
gömülmesi şeklinde yapılıyordu. Sonra daha büyük küplere ölü ana karnındaki
gibi konuluyor ve dönemin inancı gereği geri gelmesin diye ağzı taşla
kapatılıyordu. Ölen erkekse geri gelme ihtimaline karşı eşi tanınmamak için
bir süre peçeyle dolaşıyordu.Assos kazılarını yöneten ve bu yazımızda yararlandığımız Prof. Dr. Ümit
Serdaroğlu günümüz batı dünyasında cenazelerde kadınların tül (peçe)
takmasının kökeninde bu dönemdeki inancın olduğunu söylüyor.Küp gömülere ölü için hediyeler de konuyordu. Türkiye'de define avcılarının
mezar kazmaya meraklı olmaları ve çok sayıda "bir küp dolusu altın" bulma
öyküsünün altında da bu kültürün olduğu anlaşılıyor.
Daha sonraki mezar tipi lahitler. Yüzeye yakın bulunan lahitlerin hepsi daha
önce defineciler tarafından soyulmuş. Ancak altlardaki lahitlerde iskelet
kalıntıları ve ölü hediyeleri bulunabilmiş.Bu buluntuların en değerlisi İ.Ö. 4. yy' a tarihlenen pişmiş topraktan
yapılma bir kadınlar orkestrası heykelciği. Hiçbir müzede benzer bir örnek
yoktur.
Önce tarihe yolculuk
Assos antik kenti, limana inmeden önce karşılıyor ziyaretçileri. Bir liman kentiydi. İhracat yapılır, buradan geçen ticaret gemilerine ikmal
yapılır ve vergi (gümrük) alınırdı.
Adı biraz tartışmalı. Mesela Homeros Assos adından hiç sözetmez. Troia'nın
destekçilerinden söz ederken Pedesa'dan söz eder. Strabon ise II. yy' da
Pedesa'ya gittiğinde buranın terk edilmiş bir kent olduğundan sözediyor.
Oysa Assos'un tarihi boyunca her zaman iskan gördüğü biliniyor. O zaman
Pedasa bir başka yer olmalı. 6. yy' da Assos paralarının üzerinde Assi
yazılı. Bu ad Helence değildir, Anadolulu yerli bir addır.Kent bir volkan
konisi üzerine yerleşmiş. Güneye, denize doğru teraslarla iniyordu. Bugünkü
köy ise kuzeyde.
Akropol (yukarı kent)

En yüksek noktada tanrıça Athena'ya adanmış Athena Tapınağı var, İ.Ö. 525
yıllarında yapılmış. Arkaik Çağ'da Anadolu'da yapılmış ilk ve tek Dor
düzenindeki tapınaktır. Tapınakta ayakta gördüğümüz sütunlar yoktu. Kazı
çalışmalarında sağlam kalabilmiş sütunlardan çıkarılan kalıplarla yeni
sütunlar dökülmüş ve böylece ayağa kaldırılmış. Sütunların üzerindeki
firizlerin bir kısmı 1881'de Boston Müzesi'ne götürülmüş. Bir kısmı Louvre
Müzesi'nde ve bazı parçalar da İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde. Kabartmalarda
kahraman Herakles'le ilgili bir mitos anlatılıyor.Bulunan ikinci tapınak ise bir Bizans Bazilikası. (4. yy)
Agora
Güney yamaçta teras üzerindeki Agora'nın kuzey stoası iki katlı, güne stoası
dört katlı. Ortada tanrıça Athena'ya adanmış küçük bir tapınak var.
Bu yörede 2002 yılında yapılan arkeolojik çalışmalara 6. yy konut yapıları
bulundu.
Tiyatro
1985 Yılından beri çalışılan tiyatronun deprem gördüğü ve çöktüğü anlaşıldı.
Devrilmiş duvarları yeni baştan örüldü. 4000 kişilik.
Bir zamanlar taş ocağı gibi kullanılıp taşları götürülmüş. İki yanda
tonozları varmış, tonozlardan biri yeni üretilen taşlarla ayağa kaldırıldı.
Yeni yapılan sıralarla eksikler tamamlandı. Sahne binasının yanından giden
2000 yıllık bozulmamış bir cadde ortaya çıkarıldı.
Konut Alanları
Kentin güneybatı yönündeki konut alanlarında yapılan kazılarda Hıristiyan
mahallesi bulundu. 6. yy' a tarihlenen seramikler ele geçti, bir başka
konutta aynı tarihten bir sarnıç ortaya çıkarıldı. Kentte bulunan diğer
sarnıçlar o dönemlerde kentin su sıkıntısı çektiğini gösteriyor.Su sıkıntısı bugün de sürüyor.Oysa çok daha eski çağlarda İda
Dağı'nın sularının künklerle kentlere taşındığı biliniyor.
Ayazma Tepe

2002'de Kazılan bir başka alan Ayazma Tepe'ydi. Düzgün teras duvarları,
dikdörtgen planlı büyük yapı burada büyük bir Hıristiyanlık merkezinin
işaretleri.Şehrin Akropol eteklerindeki yerleşimi Tunç çağına kadar iniyor. Sonraki
dönem yerleşimleri de aynı yerde gerçekleşmiş.
Assos İskelesi
Antik kent gezisinden sonra yazın otomobil inişine izin verilmeyen kısa ama
dik yokuşu inerek, yoğun sezon dışında limanın girişindeki park yerine
otomobil bırakılarak limana giriliyor. Zaten burada otomobilin bir anlamı
yok. Bir avuç yer, sokakları daracık.
Kentin limanında iki mendirek var, biri bugün de onarılmış olarak
kullanılıyor. Limanda çoğu otel, motel olan taş yapılar geçen yüzyılın
yapıları.Yeni bina yapılmasına izin verilmemesi burayı asıl değerli kılan şey oldu.
Halen kullanılan bir çeşme Roma döneminden kalma.Assos yıl boyunca her mevsimde gidilebilecek bir yer, zaten kış tatillerinde
de dolup taşıyor. Ama asla gürültülü patırtılı bir yere dönüşmüyor. Bu hem
buradaki turizmcilerin hem de Assos müdavimlerinin birlikte sağladı bir
huzur ortamından geliyor.
Deniz kenarında felsefe
Bir ilginç özelliği de 5. yy' dan sonra kentin bir tür "özelleştirmeye"
uğraması. Zengin banker Euboulos kentin yönetimine gelmiş. Kentin ondan sonraki hakimi de bankerin azatlı kölesi ve mirasçısı Hermias
olmuş. Hermias felsefe eğitimi görmüştü. Platon'un öğrencisi olmuştu ve
mantık biliminin kurucusu Aristotales'in arkadaşıydı.
Aristotales Hermias'ın çağrısı üzerine Assos'a gitti ve üç yıl kadar burada
dersler verdi. Doğrusu felsefe dersi almak için çok uygun bir yer. Bir de şiir için uygun yer olduğu kanısı var. Akşam
gün batarken, sabah İda
Dağı'nın eteklerine doğru yürürken, gece ay ışığında güzel bir sofrada
sevdiğinizle otururken insanın aklına bir şiir, birkaç mısra gelmemesi mümkün
değil.Öylesine romantik ve değişik bir atmosferi var bu antik limanın, limandaki balıkçı teknelerinin her gün attıkları ağlara takılan balıklar,
ahtapotlar, kalamarlar ve daha başka deniz ürünleri çevre bahçelerde
yetiştirilen taze sebzelerin eşliğinde ve mutlaka zeytinyağıyla sofraları
süslediği yerde kilo almamak için zeytin ağaçları arasında uzun yürüyüşler
yapmakta yarar var.
Behramkale'den Ayvacık yoluna girildiğinde Tuzla Çayı
üzerinde 14. yy' da yapılmış Hüdavendigar Köprüsü'nden geçiliyor. Halen
ayakta ve sağlam bir tarihi köprü. Kemerleri dikkat çekici, gördüğümüz köprü
elbette orijinal halinden onarımlarla farklılaşmış. Ama kemerleri
orijinalliğini koruyor. Hüdavendigar Camisi de 14. yy. eseri. Bir tepenin üzerine yapılmış olan cami
Osmanlı dönemine ait ve oldukça tipik bir yapı. Cami'nin giriş kapısı yakın
çevredeki Carnellus kentinin kapısıdır. Carnelius kilisesini onartan
Skamantos Kralının kilise kapısına yazdırdığı yazılara dokunulmamış ancak
üzerindeki haç işaretinin iki kanadı kırılmıştır. Caminin iç süslemelerindeki kadırga resimleri de cami mimarisinde pek
alışılmış bir şey değildir.
Ayvacık

Aslında
Behramkale (Assos) Ayvacık'ın köylerinden biri, ama Assos'un bir turizm
merkezi olarak ünü öne geçmiş. Assos'un hakkını yemeyelim ama Liman'da üst
katı otel, alt katı lokanta güzel bir yer de olsa sıkışıp kalmak çevreye
haksızlık olur. İlçenin kuruluşuna dair bilinenler daha çok yöre halkının
söylenceleri
biçimindeki bilgiler. Ama yörenin yerleşim tarihinin çok eski tarihlere
uzandığı çevre hakkındaki antik çağ bilgilerince doğrulanıyor. Babakale' den başlayıp Küçükkuyu' ya kadar olan 78 km.' lik sahil şeridi Ayvacık
ilçesine bağlı.
Lamponia Antik Yerleşimi
Assos İskelesi'nin çok yakınındaki antik yerleşimde gün yüzündeki kalıntılara
bakıldığında 5. yy' da kurulduğu tahmin ediliyor.Edremit Körfezi'ne hakim yerleşimin sur duvarlarının bir kısmı ayakta.
Assos'tan Küçükkuyu'ya
Kadırga Koyu
Assos'tan iki km. doğuya sahil yolunu izleyince 2 km. kadar ileride en
azından şimdilik aşırı yapılaşmadan kurtulmuş güzel bir koy var: Kadırga
Koyu. Osmanlı zamanında donanmanın kadırgaları bu koya çekildiğinden bu adı almış.
Bu yörede ilk Mavi Bayrak alan plaj da bu koy. Açık plaj durumundaki koy
çevresi zeytinliklerle çevrili.Buradaki oteller de genellikle doğaya saygılı, çevre yerel mimarisi ile
uyumlu ve muhakkak zeytin ağaçları arasında.Kadırga Koyu ile Küçükkuyu ilçesinin sınırlarına girilmiş oluyor.