Yeşilyurt Köyü (Büyük Çetmi)
Küçükkuyu'nun batı yönünden ayrılıp kısacık bir yolculukla ulaşılan köy yöreye
özgü Nusratlı taşı ile yapılmış evleri ile mimari bir bütünlük içinde. Çok güzel
ve iyi durumda taş konakların bulunduğu köyde betonarme yapı yapılmıyor ve köyün
dokusu köylülerin sahip çıkmasıyla korunuyor. Büyük kentlerden gelenler de eski
evleri satın alıp restore ederek yerleşiyorlar.
Deniz'in iyotlu havası ile Kazdağları'nın bol oksijeninin birbirine karıştığı
önü mavi arkası yeşille kuşatılmış köyün çevresinde yerel mimarı dokuyla uyumlu
küçük moteller bulunuyor.
Deniz, orman, dağ ve kültürü birleştiren zenginlikte bir turizm türü doğuyor.
Küçük Çetmi Köyü ve Afrodit
Kaplıcası
Şirin ve
tarihi dokusu bozulmamış bir köy daha! Rivayete göre iki iki kardeşin biri Büyük
Çetmi (Yeşilyurt) diğeri Küçük çetmi köyünü kurmuşlar. Oğuz Türkleri'nin Çepni
boyundan oldukları İstanbul'un Türkler tarafından alınma-sından önce buraya
yerleştirildikleri anla tıla geliyor.
Temiz havası, zeytin ve çam ağaçları, taş evleri, tarihi camisi ile güzel bir
köy.
Köyün hemen yakınındaki Afrodit (Aphrodite) Kaplıcaları antik çağdan beri
bilinen bir termal kaynak. Çevre köylerde Helenik mitoloji ile Türkmen
söylencelerinin birbirine karıştığı çok sayıdaki öyküden birisi de bu kaplıcalar
için anlatılıyor. Tanrıça Afrodit'in burada yıkandıktan sonra güzellik tanrıçası
olduğuna kadar uzanan öyküler...42 Derece sıcaklıktaki suyunun bir çok hastalığa iyi geldiği
laboratuar
araştırmaları ile de kanıtlanmış olan kaplıcaların konaklama ve banyo
tesislerinin yetersizliği yöre turizminde hakkettiği yeri almasını önlüyor.Yörede gelişen turizm yakın gelecekte burası ve Kazdağları'ndaki başka termal
kaynakların bir Wellness turizmi (sağlık-güzellik) merkezi olacağının
sinyallerini veriyor.
Adatepe Köyü
Küçükkuyu'dan
yörenin en popüler köyü sayılabilecek Adatepe'ye doğru çıkan kısa asfalt yol
çamlar arasında yükseliyor. Köyün popülerliği doğal ve mimari güzelliği yanında
bir gurup entelektüelin köyden ev alıp yerleşmeleri ile başladı. Köyün
terk edilmiş eski okulu olan ve Taş Mektep diye anılan yapıyı elden geçirip
yazları burada felsefe, sanat tarihi, mitoloji konularında derler verilen bir
yaz okulu haline getirildi. Özel olarak bu dersler için kentlerden gelenlerin
yanı sıra çevreye tatil için gelen meraklıların da katıldığı derslerde
Türkiye'nin tanınmış bilim, kültür, sanat insanları ders veriyorlardı.Son yıllarda açılamayan bu yaz okulunun yeniden canlandırılması için
çalışılıyor.Köyün evleri taş ve birbirinin manzarasını kapatmayacak şekilde konumlanmış.
Harap duruma gelen evlerin çoğu eski taş ustaları tarafından aslına uygun halde
restore edildi. Bu çalışmalar evleri satın alan kentliler çoğaldıkça artarak
sürüyor.
Eskiden Türk ve Rumların birlikte yaşadığı, bu nedenle ortak bir kültürü ve iki
kültürün farklı renklerini yansıtan Adatepe Köyü koruma altında.
Köyde kahve ve yiyecek bir şeyler bulunuyor. Oldukça da çok ziyaretçisi oluyor.Sahiller yerine daha güvenli yüksekliklere yerleşme kültürü Türkiye'nin bir çok
yöresinde olduğu gibi burada da vardı. Bir dönem daha çok Rumlar sahile yakın
yerlerde, Türkler ise biraz daha yükseklerde, dağ eteklerinde yerleşirlerdi.
Zamanla her iki tarz yerleşim arasında geçişler de oldu.Köyün restore edilmiş güzel evlerinden birisi Hacı
Mehmet Ağa Konağı eski bir
Türk evi. Zağnos Paşa'nın karısının yaptırdığı söylenen köy camisi ile aynı
dönemde yapılmış.
Zeus Altarı
Köyün girişinde ayran, gözleme gibi yiyeceklerin satıldığı kır lokantasının yanından sağa dönen ve motorlu taşıtla girilemeyen yol Zeus Altarı'na çıkıyor. On beş dakika kadar çamlar arasında yürümek gerekiyor. Zeus Altarı denilen yerin aslında kazılmakta olan Antandros kentiyle veya Gargara kentiyle bir ilgisi olabileceği düşünülüyor. Aslında buranın tanrılara kurbanlar sunmak üzere yapılmış bir sunak olduğu söylenebilir. Taş duvarla örülmüş küçük bir oda kadar olan ve içinde su bulunan sarnıç halk arasında Zeus mağarası diye adlandırılıyordu. Hameros7un İlyada Destanı'nda "Zeus'un tapınağı, kokulu sunağı" diye sözettiği ve İda'da olduğunu söylediği sunaktan kalmış bir parça da olabilir.Zeus Altarı'nın yakınında Çanakkale Savaşı'nda yararlık göstermiş ve halkın yatır saydığı Erdem Dede'nin mezarı da bulunuyor.Bu tepenin tarih dışında sunduğu muhteşem bir de manzara var. Kıyı yerleşimleri ile uzun bur sahili, mavilikleri çam ağaçları arasından gören panoramik bir manzara.
Mıhlıçay
Mıhlıçay
İda Dağı'ndan doğup yüksek eğimi ile koşarcasına Ege Denizi'ne ulaşan
akarsulardan birisi.
Hem piknik alanı hem de trekking parkuru olarak değerlendiriliyor. Yüzmek
isteyen gençleri de çekiyor. Küçük şelalelerin oluşturduğu derin havuzlara
kayaların üzerinden atlıyorlar. Hatırlatmak gerekir ki su oldukça soğuk.
Patika yol önce Başdeğirmen mıntıka- sına getiriyor. Rumlardan kalma bir değirmen,
restore edilmiş. Değirmen taşları ve su yolları görülebiliyor. Değirmen hakkında
bekçisin-den bilgi alabilirsiniz.
Değirmenin karşısında ise kemerli bir köprü var ve üzerinden geçiyorsunuz.
Romalılardan kalma köprü, Troia'ya giden antik yolun Mıhlıçay üzerindeki tek
geçiş noktasıymış. Şimdi trekkingcilere ve zeytincilere yol veriyor. Çevresi
çam, çınar, zeytin, tesbih, defne, incir, ayva, armut ağaçları ve kekiklerle,
böğürtlenle dolu dolu Mıhlıçay'a üretme çiftliklerinden alabalık ve sazan
yavruları bırakılmış. Çiftlik balıkları doğal ortamda büyüyüp türlerinin ana
özelliklerine dönmüş ve çiftlik balıklarında olmayacak kadar lezzetlenmişler.
Değirmenden yukarı yol yok. Dere içinden, kıyısından, bazen de kayalar üzerinden
akış yönüne doğru ilerliyorsunuz. Kademe kademe yükselirken önünüze irili ufaklı
şelaleler çıkıyor. Ve sonunda yüzülebilir çap ve derinlikte bir göletle
karşılaşılıyor. Ama asıl güzellik gölün arkasında gizli. 15-20 metre ilerleyince
dik kaya-duvarlarla çevrili bir odaya girilmiş gibi oluyor. Ve kulakları
uğuldatarak göle dökülen şelale karşınızda duruyor.
Gölün derinliği neredeyse 30 metre. Tabanın koyulaşan rengi ürkütücü. Maceracı
gençler 15-20 metre yükseklikteki kayadan gölün buz gibi sularına atlıyorlar.
Yazın sıcak günlerinde göle girip, şelale altında bir süre kalınabilir Suyun
yazın da buz gibi olduğunu unutmayın.Bölgeye seyahat acentaları trekking turları da düzenliyor.
Kazdağları'nda Trekking ve jeep
safari
Kazdağları'nın
bir bölümü Milli Park ve buraya girmek için izin gerekiyor. Kişisel istekler
uygun görülmüyor. Hem dağın hem de insanın güvenliği açısından bu gerekli. Gerek
büyük kentlerde gerekse yörede seyahat acentelerinin düzenlediği turlara
katılmak en iyi çözüm.
Jeep safari orman içi ham yollarda yapılıyor.
Trekking için ise sayısız denilebilecek kadar çok parkur var. Parkurların güçlük
dereceleri de farklı.Bazıları zirveye kadar çıkan çadır konaklamalı turlar, bazıları daha yumuşak
günübirlik turlar. Traktör römorklarıyla belirli bir yakınlığa kadar çıkıp
oradan zirveye yürünen turlar da yapılıyor.Bu turlarda kesinlikle ateş yakılmıyor. Yemek soğuk kumanya ile hallediliyor.Çok zengin fauna ve özellikle de floraya sahip bölgede eskiden bitki toplama
turları yapılıyordu. Endemik (dünyada sadece Kazdağları'nda bulunan) 26 çeşit
bitki belirlenmiş. Endemik olmayan ama Türkiye'de sadece Kazdağı'nda bulunan 15
tür de belirlenmiş.
Bu bitkiler dünya mirasının bir parçası. Bu bitkilerin bilerek ya da bilmeyerek
koparılması tehlikesinden dolayı bu turlara artık izin verilmiyor. Rehber
eşliğinde ve izinle yapılan turlar serbest. Bitkilerin fotoğraf ve filmleri
çekilebilir ve seyredilebilir.
Şifalı otlar bakımından da zengin olan Kazdağları'nda yerel kültürün bir parçası
olarak bir çok ot sağlık amacıyla çeşitli biçimlerde kullanılıyor.Burada uzmanların uyarısına kulak vermekte yarar var. Bitkiler çok eski
çağlardan beri sağaltım amacıyla kullanılıyor. Günümüz modern ilaçlarının da
çoğu bitkilerden yararlanarak yapılıyor ancak yörede yemek yapılan otlar dışında
sağaltım için kullanılan otlar konusunda dikkatli olmak gerekiyor. Çok bilinen
ve kullanılan bazı ot çayları bile fazla içildiğinde sorun yaratabiliyor.Mitolojik öykülerde Zeus'un kartal şekline girerek yakışıklı Ganymedes'i
Olympos'a kaçırdığı ve güzel delikanlının tanrılar gibi Ambrossia yiyip Nektar
içerek ölümsüz olduğu anlatılıyor ama son sözü tıp bilimine, eczacılığa
bırakmakta yarar olduğu unutulmamalı.
Zeytin ve
Zeytinyağı Müzesi
Zeytin Akdeniz'le özdeşleşmiş efsanevi bir ağaç. Bir çok inançta
Büyük Tufan'ın bittiği haberinin Nuh Peygambere bir martının kanadında gelen
yeşermiş zeytin dalıyla bildirildiği anlatılır.Sonra ağzında zeytin dalıyla bir güvercine dönüşen ve dünyada barışın
simgesinin de buradan kaynaklandığı düşünülebilir.Zeytin ve zeytinyağı bir besin olmanın çok ötesinde bir anlam taşıdı tarih
boyunca, bugün de böyle. Zeytin yöre insanının hem ekonomik hem de kültürel
yaşamında belirleyici bir etkiye sahip olageldi.
yy'da Latin yazar Lucius Junius Moderatus Columele zeytinle ilgili görüşleri
çok iyi özetliyor: "Ole prima arborum omnium est / Zeytin tüm ağaçların
ilkidir."2004 Atina olimpiyatlarında kazananların başına takılan zeytin dalından taç da
Antik Çağ'dan gelen bir kültürdür.Büyük kentten gelip Adatepe'yi keşfedenlerden birileri zeytine ve
zeytinyağına merak salmış. Uzun ve zorlu araştırmalarla uğraşırken eski bir
sabun fabrikası bulup satın almışlar. Kuruluş tarihi bilinmeyen fabrikada
çalışma sisteminde hiçbir değişiklik yapılmamış. Sadece hijyenik koşulların
yaratılması için zorunlu olan şeyler yapılmış. Ve üretim başlamış.Müzede
zeytinyağı teknolojisinin Romalılardan beri geçirdiği evreler eski preslerle
anlatılıyor. Türkiye'deki zengin zeytincilik geleneğine ait pek çok obje de
açıklamalı
olarak sergileniyor. Zeytin toplama aletler, zeytinyağı ticaretinde
kullanılan amforalar, eski zeytinyağı kandilleri, zeytinyağı üretiminde
kullanılan çeşitli aletler, eski zeytinyağı şişesi etiketleri zeytinyağının
kültürel boyutunu hatırlatıyor.
Adatepe Zeytinyağı Müzesi'nde zeytinyağı üretimi de devam ediyor. Elle toplanan zeytinler önce taş
değirmenlerde ezilip hamur haline getiriliyor. Daha sonra elde edilen bu
zeytin hamuru hindistancevizi liflerinden yapılmış torbaların arasına
konularak hidrolik preste sıcak su verilmeden yavaşça sıkılıyor. Ve nefis
doğal bir zeytinyağı elde ediliyor.Müze'nin bahçesinde meraklılara geleneksel usulle zeytinyağı sabunu
yapılması da gösteriliyor.